', ' öğrenmeye hoşgeldiniz: ÇOCUKTA GÜVEN DUYGUSU

19 Kasım 2007 Pazartesi

ÇOCUKTA GÜVEN DUYGUSU

ÇOCUKTA GÜVEN DUYGUSU

Çocuğu doğurmak ve karnını doyurmak önemli değildir. Önemli olan çocuğun
gönlünü doyurmaktır. Farkında olmadan çocuklarımıza karşı öyle sözler
söylüyoruz ki, yıllarca hatta bir ömür boyu sürecek kişilik bozukluklarına ve
özgüven yoksunluğuna yol açabiliyoruz.
Amerika'da bir mucit profesöre, kendisini diğer insanlardan farklı kılan sebebi
soruyorlar, başarısının sırrını söylemesini istiyorlar. Çok ilginç bir cevap
veriyor :
"Başarımın sırrı annemin 6 yaşımdayken bana takındığı bir tavırdır. 6
yaşımdayken buzdolabından süt alırken süt şişesini düşürüp kırdım. Annem olayı
görünce beni dövmedi, kızmadı. Aaaa Henri sütten ne güzel bir göl
oluşturmuşsun. Bu gölde benimle biraz oynamak ister misin?"
Bir süre oynadıktan sonra annem :
"Biliyor musun Henri, herkes kendi yaptığı şeyleri kendisi toplamalıdır. Şimdi
bu süt gölünü temizlemek için benden sünger mi istersin, havlu mu ?"
Elimden geldiğince dökülen sütü temizledikten sonra annem beni bahçeye çıkardı.
Süş şişesinin, düşürmeden nasıl taşınacağını bana gösterdi. Bu olay benim diğer
insanlardan farklı olmamı sağlamıştır"
Evet mucit profesör başarısının sırrını bu şekilde ifade ediyor. Bu olay sadece
ona mahsus bir özellik değildir. Onun annesi büyük bir eğitimcidir. Çocuğunun
kendisine olan güven duygusunu yıkmadan bir şey öğretmiştir. Şunu kabul
etmeliyiz ki, hata yapmaktan korkan bir insan hiçbir şey yapamaz. Çocuğun hata
yapmaktan korkmayacağı bir ortam oluşturmak biz büyüklerin en büyük
görevlerinden biridir. Böylece çocuğun girişimcilik ruhunu öldürmemiş oluruz.
Bugün toplumumuzdaki kişilik bozukluklarının sebebi ailelerin eğitim
hatalarıdır.
Çocuğumuzun hatalarını olabildiğince görmezden gelelim. Onların olumlu
taraflarını fark edip takdir edelim, motive edelim, onore edelim. Japonların
başarı sırlarından biri bir şirkette çaycısından mühendisine kadar herkesin
takdir edilmesidir.
Birkaç gün önce benim de yukarıda anlattığım olay başıma geldi. 8 yaşındaki
oğlum kuruyemişi halıya döktü. Kızmadan toplamasını istedim. Sonra şarjlı
süpürgeyle, daha sonra da deterjanlı bezle halıyı elinden geldiğince temizledi.
Olaydan haberdar olan titiz eşim geldi ve "bu ne biçim temizlik, zaten
elinizden hiçbir şey gelmez, sakar şey" gibi sözler söyledi. Oysa çocuk yaptığı
temizlik için övgü bekliyordu. Dikkat ederseniz bir çocuğa söylenebilecek en
zararlı sözü söyleyen eşim açıklamalarıma aldırış bile etmiyordu. Birkaç gün
önce 7 yaşındaki kızım mutfak musluğunu açık unutmuş ve mutfak göl haline
gelmişti. Bu olaylar aklıma geldi ve hiç kızmadım. Mutfağı temizleyip kurutup
eski haline getirmem saatlerimi, günlerimi aldı ama ben de bu arada kendime
hakim olarak hiç kızmadığım için kendimi tebrik ettim. Sadece yumuşak bir sesle
"Bundan sonra daha dikkatli ol tamam mı?" dedim.
Birden bir yakın arkadaşımın anlattığı benzer bir olay aklıma geldi:
"13-14 yaşlarındaydım. Evimizin bahçesini uzun süre uğraşarak belledim. Babam
gelince en azından bir aferin demesini bekliyordum. Babam geldi, bahçeye şöyle
bir baktı. Hiçbir şey söylemeden beli eline aldı ve benim bellediğim yerlerin
bir kısmını tekrar belledi. O kadar bozuldum ki anlatamam. Ayakta öylece
yıkılmış bir durumda bir süre kaldım. O sırada karşı komşumuz Fadime Hanım
durumu gördü ve bahçenin yanına gelerek babama "Ya İsmail Abi çocuk ne güzel
bellemiş, niye sen tekrar belliyorsun ki?" Babam anlamazlıktan geldi ve "işte
çocuğun yaptığı ne kadar olacak ki" benzeri bir söz söyledi. Bu olay o kadar
ağırıma giti ki yıllarca unutamadım. İçimde bir ukde olarak kaldı. 7-8 yılsonra
üniversitede öğrenci iken bu durumu en yakın birkaç arkadaşıma anlatarak
rahatladım".
Benzeri bir olayı da şu şekilde yaşamış arkadaşım. Yine kendisi anlatıyor :
"12-13 yaşlarındaydım. Evimiz şehir merkezine uzaktı. Evimizin yakınında market
yoktu. Babam beni çarşıya tavuk almaya yolladı. Otobüsle çarşıya gidip gelmeyi
yeni yeni öğreniyordum. Tavuğu alıp eve gelirken zafer kazanmış bir komutan
gibi gururluydum. Ama tavuğu istenilen şekilde alamamışım. O sırada evde komşu
kızı da vardı. Babam "Gene becerememiş" dediğinde öyle yıkıldım, öyle utandım
ki anlatamam. Bir çölde tek başına terkedilmiş gibi hissettim kendimi. Bu olay
orada kalmadı. Aradan yıllar geçti. Başka bir şekilde üniversitede öğrenci iken
ev arkadaşlarımla tavuk yemeği yapmaya karar verdik. Beni tavuk almak üzere
çarşıya yollamak istediklerinde birden paniğe kapıldım. "Arkadaşlar ben tavuk
almasını bilmem, beni kandırırlar, kesinlikle gidemez, ben beceremem" dedim.
Arkadaşlarım çok şaşırdı ama neticede ben gidemedim. Hatta lokantaya dahi
girmekten çekinir hale geldim. Üniversitede iken lokantaya gitme amacıyla
yurttan çıktığımda lokantada yanlış bir şey yapacağım veya kandırılacağım
endişesiyle lokantaya giremeyerek yemek yemeden geri geldiğim dahi olmuştur.
Görüldüğü gibi yanlış bir söz, yanlış bir tavır, çocuklarımızın bilinç altına
yerleşmekte, onlarda "işe yaramaz, beceriksiz, kendine güvensiz , girişimci
ruhu ölmüş" duyguları oluşturmaktadır. Batıda başarısızlığın kutlama yapılarak
ödüllendirilmesi gibi bir yöntem dahi uygulanmaktadır. Böylece başarısızlık
karşısında çocuğun yıkılması engellenmeye çalışılmaktadır.
Doktorların hatası ölümle veya sakat bırakmakla sonuçlanmakta, ebeveyn ve
öğretmenlerin hatası ise çocukta yetenek kaybı ve kişilik bozukluğu, iletişim
bozukluğu, özgüven yoksunluğu olarak kendini göstermektedir.

*************************************************************
cocuk etkınlıklerı grubuna "erenk" tarafindan gonderilmistir.
*************************************************************
 
GRUP ÜYELERİNİN GÖRÜŞLERİ
 
ibrahim.ibis@bilkom.com.tr
 
cocuk egitimi almayanlar evlendirilmemeli... ??? bence cok yasakci bir yaklasim... cocuk egitimi almayanlar cocuk yapmamali derseniz belki size katilabilirim... bence asil sorun annelerimizden gelen cocuk yetistirme becerilerinin bizim kusaga saglikli bir sekilde aktarilamamasi  ve buyuk ailelerden 
(anneanne ve babaannelerin oldugu) cekirdek alilelere cok cabuk gecmis olmamiz... bence bu beceriler cogunlukla yasanmis tecrubelerden olusuyor ve cogu da kitaplardan okunarak ogrenilemiyor maalesef...
annelerimiz bizim kadar egitimli olmasalarda kendi ailelerinden gelen yasinmis tecrubelere sahiptiler ve kanimca bugunun egitimli (kitap okuyarak yada kursa giderek) annelerinden cok daha iyi idiler...
gunumuz annelerinin bence kendi annelerinden ogrenecekleri cok sey var.
Ibrahim Ibis
ozdenk@stfa.com
Yazılarınızı ilgi ile okuyorum ve size katılıyorum. Bu konuda dikkatinizi cekmek istediğim iki konu var. 
- Birincisi, benzer anıları belki hepimiz yasamısızdır. Ancak bazı insanlar yasamlarının belli bir noktasında bu özguven eksikliğini asıyorlar. Bazıları ise omurlerinin sonuna dek ozguvensiz ve beceriksiz, yetersiz vs. kalıyorlar. Bu engeli asan insanlar sizce bunu nasıl basarıyorlar. 
- İkinci konu ise; ebeveynlerden biri hosgorulu ve destekleyici iken diğeri degilse ne yapılabilir? 
erenk@migros.com.tr
merhaba;
Çocukluktan kalan izleri silmek çok güçtür.Adeta kişiliğimize keskin hatlarla imzasını atarlar.Bu izlerini farkına varmak ,kabulenmek  ve izleri silmeyi azmetmeyle başlar herşey.Ben değişmeyen tek şeyin 
Değişim olduğuna inananlardanım.İnsan "farkına" vardığı; ve istediği her şeyi yapabilir.Bu konuda destek almaktan da çekinmiyorsa;  (ki kabullendikten sonra çekinmez) önünde bir dolu alternatif serilir.
İkinci sorunu ise ben de yaşıyorum.Çocukluğumda bana davranıldığı gibi davranmak istemiyorum oğluma.Düşüncelerinde alabildiğine özgür bırakıyorum.Aklından geçen her şeyi (saçma bile olsa) can kulağı ile dinleyip, değerlendiriyorum.Ancak eşim benim gibi hassas olamıyor. Haklı da biraz zira, o butun gün çocukla ve tahammul sınırı benden daha çok zorlanıyor.Bu konuda, bilhassa yaratclığını ortaya
koyduğu durumlarda, hoşgörülü olma bağlamında anlaşmış olsak ta; nadiren başarıyor bunu.
Ne yapılablir bu konuda ? Ben şahsen bu işin ciddiyetini kavrama ve kenidimizi eğitme yolunda, bir aile psikoloğna gitmek istiyorum.Zira, benim doğru bildiğim şeylerinde yanlış olma olasılığı buyuktur.Böyle bir  desteği her ebeveyn almalı; hatta daha radikal düşünerek diyrum ki; çocuk  eğitimine tabi tutulmayanlar evlendirilmemeli.Birinci maddedki sorunu  düşünün."sonuna
dek ozguvensiz ve beceriksiz, yetersiz " diyorsunuz.İşte böyle bir  nesil zincirleme yetişiyor böylece.
ozdenk@stfa.com>
Eren Bey dusuncelerinizi paylastıgınız icin cok tesekkurler.  Eger bu konuda iyi bir aile pspkologu bulursanız bizlere de onerin  lutfen. Bu konu Turkiye de cok yeni (aile terapisi) ve iyi bir psikolog bulmak  kolay degil. Birinci konuda da sizinle aynı fikirdeyim.
Tekrar Tesekkurler
Ozden
fulya@netas.com.tr
 
Bende size katiliyorum Ibrahim Bey, bu isin kitaplardan kurslardan  filan (yeterince) ogrenilebilecegini zannetmiyorum. Hepimizde panik hissediyorum. Ya iyi anne-baba olamazsam panigi. Oysa bu cok dogal bir rol ve dogal haline birakirsak daha rahat isler. Ornegin eslerden birinin digerine gore daha anlayissiz olma durumu; kaba veya kirici olunmadiktan sonra bu bile cocugumuz icin iyi bir hayat deneyimi
olabilir. Dunyada herkesin ayni fikirde veya ayni anlayislilikta olmadigini, sevginin tum bunlarin uzerinde bir yerden geldigini, anne-babasinin ayni sekilde (birbirinin sevimsiz kopyalari seklinde) davranmak yerine ozgun insanlar oldugunu kavrar cocuk belki de. Bilemiyorum, sakin olalim yeter. Kendi cocuklugumuzu dusunup bize yapilan yanlislari biz cocugumuza yapmamaya calisiyoruz, peki biz bize yapilanlarin hangisinin yanlis oldugunu nerden biliyoruz. Ornegin benim annem problemli bir ortam
olustugu zaman oyle sert bakardi ki gozlerimin icine, ortada problem filan kalmazdi, hersey dururdu birden. Uzun zaman bunun benim cocuklugumun en buyuk zulumu oldugunu dusundum ama olmamasi olasiligi da var. Annem oyle iyi bir nokta bulmus ki ikimizin arasinda, dogru yerde ve dogru anda o bakisi firlatabiliyordu, bagiris-cagiris olmadan. Ben en fazla benim kadar olabilirim. Olabilecegim en iyi anne benim dogal halimde olan ve maalesef ben bazen cok anlayisli ama bazen isten eve yorgun gelmis, bazen sevgi dolu ama bazen kizgin, bazen cok  yaratici ama bazen tukenmis birisiyim.
ozdenk@stfa.com>
İbrahim Bey merhaba,
Aile sistemlerinin bir onceki kusaga oranla cok hızlı bir sekilde degistigine ve bunun bazı yasam becerilerini korelttigine bende  katılıyorum.
Bir yerde okumustum, cocuklar icin en iyi buyume ortamı buyuk bir aile icinde buyuk babalar, buyuk anneler, teyzeler halalar ve bircok torunla (tabiki) ve sokakta, komsu evlerin cocuklarıyla oynayarak gecirilen bir ortam oldugunu yazıyordu. Dusunsenize o ailelerde genc anne babaların buyuklerinin onunde cocuklarını azarlaması bile ayıp kabul edilirmiş.  Ayrıca cocuklar buyukanne ve buyuk babaların yasam tecrubelerini dınlemek ve  hatta onlarla birlikte bazı tecrubeler edinmek fırsatını bulurlarmıs. 
Simdi de bazı cocuklar anneanneleri(vb)  tarafından bakılıyorlar. Ama bence bu aynı sey degil.  
Fakat artık ozellikle buyuk sehirlerde boyle buyuk aileler yok ya da  hızla azalıyorlar. Ustelik kadının calısma yasamına katılmasıyla cocuklar bakıcılara, yuvalara, etut sınıflarına bırakılmıs durumda. Bu durum hem kadınlar/anneler icin hem de cocuklar icin buyuk bır  hendikap bence. Yanı kadınlar, hem ekonomik ihtiyaclar, hem anne olmak, hem de kariyer yapma istegi arasında sıkısmış durumdalar.
Bu konu uzun uzun tartısılacak bir konu aslında. Butun anne babaların  ortak konusu oldugunu dusunuyorum ama belkide bunu duygusal zeka e-grubunda tartısmalıyız. 
Herkese iyi bir haftasonu dilerim.
   

YÜKSEK DUYGUSAL ZEKALI BİR ÇOCUK YETİŞTİRMENİN YÖNTEMLERİ

Yirminci yüzyılın ikinci yarısı, çocukların mutluluğuna karşı daha önce hiç görülmemiş bir ilgiye ve ebeveynlerin gündelik etkileşimlerinin çocuklar üzerinde çok derin bir iz bıraktığını kabul etmemize tanık olmuştur. Son araştırmalar, çocuklarımızın daha zeki olmalarını sağlamakta benzeri görülmemiş bir başarı elde ettiğimizi, ya da en azından çocukların standart testlerde daha başarılı olduğunu gösteriyor.

Yine de, çelişkili bir biçimde, her çocuk kuşağı bir öncekinden daha zeki gibi görünürken, duygusal ve sosyal becerileri adeta zayıflamaktadır. Eğer duygusal zekayı ruhsal sağlıkla ve diğer sosyolojik istatistiklerle ölçersek, bugünkü çocukların önceki kuşaklardan birçok açıdan daha kötü durumda olduğunu görebiliriz.

Kar amacı gütmeyen bir çocuk savunma grubu olan Çocukları Savunma Fonu, Amerikan gençliğinin yaşamındaki bir günün kesitini veriyor. Her gün:

  • Yirmi beş yaşın altındaki 3 genç AIDS nedeniyle ölüyor ve 25 tanesine HIV virüsü bulaşıyor.
  • 6 çocuk intihar ediyor.
  • On sekiz yaşın altında 342 çocuk şiddet suçlarından tutuklanıyor.
  • Ergen annelerden 1407 bebek doğuyor.
  • 2833 çocuk okulu terk ediyor.
  • 6042 çocuk okula silah götürüyor.

Ülkemizde de bu ve buna benzer istatistiksel göstergeler mevcuttur. Bu bulgular rahatsızlık vericidir.

EMPATİ

Çocuklara daha empatik olmayı öğretmenin önemi büyüktür. Güçlü bir empati yeteneği olan çocuklar saldırganlığa az eğilimli, yardımlaşma ve paylaşma gibi sosyal davranışlara karşı daha yatkındır. Sonuçta empatik çocuklar akranları ve büyükleri tarafından daha fazla sevilir, okulda ve işlerinde daha başarılı olurlar. Empatik çocukların, büyüdüklerinde eşleriyle, çocuklarıyla ve arkadaşlarıyla ilişkilerinde yakınlık kurmak açısından daha yeterli olmaları şaşırtıcı değildir.

Çocuklar kaba, düşüncesiz ve hatta acımasız oldukları zaman, bu "doğal olmayan" davranışın nedenlerini çoğunlukla kendi aile yaşantımızda bulabiliriz. Başkalarını umursayan, onlarla ilgilenen ve davranışları bu duygularla tutarlı olan bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız, işte size uygulayabileceğiniz bazı şeyler.

Çocuklarınızdan beklediğiniz düşünceli ve sorumlu davranışlar için "çıtayı" yükseltin
Çocuğunuzun düşünceli, saygılı ve sorumlu olmasını istiyorsanız yapmanız gereken tek şey var: Beklenti çıtanızı yükseltin. Serbestiyetçi ebeveyn olmak kolaydır. Çocuğunuzun yatağını düzeltmek ya da ev ödevini onun yerine yapmak kolaydır. Ancak daha sorumlu çocuklar yetiştirmek için anne-babaların bizzat sorumlu olmaları gerekir, çocukları şımartmanın onlara bir zarar vermeyeceği düşüncesini ebeveynler düşüncelerinden silmelilerdir.

Çocuklarınıza "rasgele iyilik edimleri"ni uygulamayı öğretin
Çocuklara empatiyi öğretmenin en basit ve etkili yöntemlerinden biri, "rasgele iyilik edimleri"ni uygulamaktır. İyilik yaşam boyu elimizdeki en güçlü araçlardan biri olarak ortaya çıkıyor. İyiliğin gücü, bunu umursayan kişilerin kolayca ulaşabileceği, asla azaltılamayacak, her edimle artacak birşeydir. İyiliği bir aile projesi haline getirmeye hemen bugün başlayabilirsiniz. Bir anne-baba olarak ilk önce boş bir defter yaprağına ailenin her üyesi için her gün bir iyilik edimi kaydedin. İyilik edimi, birisi için kapıyı tutmak ya da hasta bir arkadaşa telefon etmek kadar basit olabilir. İyilik alışkanlık olmaya başladıkça, çocuklarınızın bununla yetinemediğini göreceksiniz. Daha yardımseverce davranışlar sergilemek için tarzlarını değiştireceklerdir.

Çocuğunuzun bir toplum hizmetine katılmasını sağlayın
Amerika'da birçok okul, liseden mezun olmanın bir koşulu olarak toplumsal hizmeti zorunlu tutmaya başlamıştır. Son yıllarda Amerika'daki kamusal ve özel okulların sorumlu vatandaşlar mezun etme yükümlülüğünü yerine getirmek için toplum hizmetini şart koşmaları, ailelerin ne kadar başarısız olduğunu gösteren üzücü bir değerlendirmedir. Birçok anne-baba çocuklarına bu değeri aktarsa da, bir etkiye yol açacak tek şey bunu eylem haline dönüştürmektir. Kendinizi ve ailenizi çeşitli projelerde düzenli bir şekilde başkalarına yardım etmekten sorumlu tutmak, çocuklarına hem başkalarına karşı daha ilgili olmayı, hem de sosyal becerileri, işbirliğinin önemini sebatın değerini ve bunu izleyen şeyleri öğretecektir. Tüm bunlar yüksek bir duygusal zekaya katkıda bulunan becerilerdir. Aşağıda bu becerileri geliştiren etkinliklere örnekler bulacaksınız:

  • Bir aşevinde çalışmak
  • Soyu tükenmekte olan türleri kurtarma çalışmalarına katılmak
  • Çevreyi temizleme girişimlerinde yer almak
  • Bakımevindeki yaşlılara kitap okumak
  • Küçük çocuklara derslerinde yardım etmek
  • Hasta çocuklar için oyuncak bebekler yapmak

DÜRÜSTLÜK VE KİŞİSEL BÜTÜNLÜK

Çocuklarınıza dürüstlüğün önemini öğretmek için ne yapabilirsiniz?
Araştırmalar, yalan söyleyen çocukların, anne-babanın sık sık yalan söylediği ailelerden gelmelerinin daha olası olduğunu gösteriyor. Buna ek olarak, denetimin pek az olduğu ailelerden gelen ya da anne-babanın reddettiği çocuklar çoğunlukla dürüst olmazlar.

Hiç yalan söylemediğini belirtecek ebeveyn sayısı çok az olsa da, yalan söylemenin çocuklarınız üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkilerinin farkında olmalısınız. Kuşkusuz, çocuklarınıza yalan söylemenin iyi bir nedeni asla yoktur. Bu, onlara herşeyi anlatacağınız anlamına gelmez-bilmeleri gerekmeyen birçok şey vardır- ancak bir şeyler uydurmanın da hiçbir gereği yoktur. Eğer birşey özelse, ya da çocuklarınızın kavrayışını aşıyorsa, onlara sadece bunu söyleyin.

Evinizdeki sohbetlerde dürüstlüğün önemine sürekli değinin. Bunun çocuğunuzun ahlaki eğitiminin bir parçası haline getirmek için dürüstlüğü vurgulayan öyküler okuyun.

Utanç duygusunu kullanmak
Utandırma çocuk eğitimi uygulamalarımızın bir parçası olmalı mıdır? "Olumsuz" ahlaki duygular, ahlak bunalımımıza bir çare olarak kültürümüze yeniden sokulabilir mi? Bu soruların her ikisinin de cevabı, aşağıdaki iki halde "evet" olacaktır:

  1. Utanç duygusu, bir çocuğun utanılacak bir şey yaptıktan sonra hiçbir duygusal tepki göstermediği zamanlarda uyandırılmalıdır.
  2. Utanç duygusu, disiplinin daha az etkileyici şekilleri başarısızlığa uğradığında meşru bir davranış geliştirme stratejisi olarak görülmelidir.

Utanç ve suçluluk duygularının, çocuklarımızın duygusal yaşamlarının normal ve güçlü yönleri olduğunu kabul edersek, aklımıza gelen soru şu olacaktır: Gereksiz yere zarara yol açmadan, çocuklarımızın ahlaki gelişimini pekiştirmek için bunları nasıl kullanabiliriz? Aşağıda, çocuklarınıza dürüst, ahlaklı ve şefkatli bir yetişkin olmanın yolunu göstermek için utanç ve suçluluk duygusunu yapıcı bir şekilde nasıl kullanacağınızı gösteren genel tavsiyeler bulacaksınız.

  1. Kurallara karşı gelindiğinde tutarlı kurallarınız ve tutarlı cezalarınız olsun. Cezalarınız adil, anında ve etkili olmasını sağlayın.
  2. Çocuğunuz başka birini incitecek birşey yaptığında daha sert bir şekilde tepki verin. Örneğin, verilen ödevi zamanında teslim etmiyorsa iyi bir not alma şansını yitirir, ancak bunun sonuçlarına katlanacak tek kişi odur. Çocuğunuzun olumsuz davranışları başka birini incitiyorsa, uygun bir ceza ile birlikte kendi hislerinizi ifade etmekten çekinmeyin. Bu çocuğunuzu üzerse, hemen onu teselli etmeye çalışmayın. Kendini suçlu hissetmek onu bir dahaki sefere düşüncesiz olmaktan alıkoyacaktır.
  3. Özürler üzerinde ısrarla durun. Yazılı özürler sözlü özürlerle birleştirilmelidir. Çocuğunuzun özürü içten değilse, kolayca vazgeçmeyin. Bunun yerine duygusal bir tepki verene kadar daha fazla özür dilemesini isteyin.

GERÇEKÇİ DÜŞÜNME VE ZİHNİMİZİ AÇMAK

Kendini kandırmanın karşıtı gerçekçi düşünmek; yani dünyayı olduğu gibi görüp uygun kararlar ve davranışlarla tepki vermektir.Birçok ebeveyn çocuklarına bu duygusal zeka becerisini öğretmeyi ihmal ediyor, hatta tam tersini öğretebiliyor. Ebeveynler çocuklarını hayatın "katı gerçekleri"nden korumaya çalışarak aslında bu inkarı pekiştirmiş oluyorlar.

Çocukları bir sorundan korumaya çalışmak yerine, durum ne kadar acı verici olursa olsun, dürüst davranarak onlara en iyi yardımda bulunabiliriz. Ebeveynler kendi bakış açılarından gerçekleri ayrıntılarıyla anlatarak çocuklarına durumu açıklarken, insanların duygusal güce sahip olduğunu ve en sıkıntılı bir durumla bile başa çıkabileceklerini öğrenirler. Bu, kesinlikle, onların da aynısını yapabilecekleri mesajını gönderir.

İYİMSERLİK

Çeşitli nedenlerden dolayı, günümüz çocukları kötümser olmaya önceki nesillerden daha eğilimlidir. Kötümserlikteki bu artış, çocukları, depresyonun zayıf düşüren etkilerine ve bununla bağlantılı olarak okuldaki başarısızlık, arkadaşsızlık, hatta fiziksel hastalıklara karşı daha savunmasız hale getirmiştir. Çocuklara iyimserliği öğretmek mümkündür ve bu konuda bir ebeveyn olarak yapılabilecek bir kaç öneri:

Eleştirme Tarzınzı Gözden Geçirin
Ebeveynler çocuklarını nasıl eleştirdiklerini düşünmelilerdir. Eleştiri tarzınız, çocuğunuzun iyimser veya kötümser olmasına önemli etki yapar. Çocuğunuzu eleştirmenin birinci kuralı kesin olmaktır. Dr. Seligman abartılmış suçlamanın çocuğu değişmeye teşvik edecek olanın ötesinde bir utanç ve suçluluk duygusunu yarattığını belirtiyor ve ekliyor; ancak hiç suçlanmamak da, sorumluluğu aşındırır ve değişme iradesini sıfırlar.
İkincisi,iyimser bir açıklama tarzı belirleyin. Sorunları, gerekçelerini belirli ve değişebilir olarak gösteren gerçekçi terimlerle açıklayın.

Örnek Oluşturun
Çocuklar kendilerine ebeveynlerin davranışlarına göre çeki düzen vereceklerdir. Ebeveynlerin iyi ve kötü yanlarını özümseyeceklerdir. Eğer ki ebeveyn kötümserse, çocukları da bu şekilde düşünebilir. Çocuklarda iyimser düşünmenin yararları görülsün isteniyorsa, ebeveynler düşünce tarzlarını değiştirmelidirler.

SORUN ÇÖZMEYİ ÖĞRETMEK

Psikolog Dr. Louise Hart'ın "The Winning Family"'de (Kazanan Aile) açıkladığı gibi, anne-babalar aile içindeki liderlik rollerinin sorumluluğunu üstlendiklerinde, çocuklar için mükemmel örnek oluştururlar. Hart, anne-babaların ailedeki mutluluğu ve bireysel saygınlığı korumak için sergilemeleri gereken altı liderlik özelliği olduğunu anlatıyor:

  1. Vizyonunuz, hedefiniz ve amaçlarınız olmalı
  2. Liderliğinizi etkili bir biçimde iletmelisiniz
  3. Ailenizin amaçlara odaklanmasını sağlamalısınız
  4. Diğerlerinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmalısınız
  5. İlerlemeyi desteklemelisiniz
  6. Başarı beklentisi içinde olmalı ve elde etmelisiniz

Aile Toplantıları
Çocuklarının sorun çözme konusunda iyi alışkanlıklar edinmelerine yardımcı olmanın önemini tartışma konusu edecek az ebeveyn vardır; fakat birçoğu bunu yapmak için zaman ayırmaz. Sorun çözme becerilerine örnek olma fırsatını kesin bir şekilde elde etmenin bir yolu, haftalık aile toplantıları düzenlemektir. Aile toplantılarında bulunmayı -hem anne-babalar hem de çocuklar için-zorunlu kılmak çocuklara bir aile lideri olarak rolünüzü ciddiye aldığınız ve başarıya götüren duygusal ve sosyal becerileri edinmelerine yardım etmek için azimli olduğunuz mesajı verecektir.

Sorun çözme sürecini oluşturduğunuzda, çocuklarınız isterlerse bir sorunu tartışma fırsatına sahip olmalıdırlar. Daha küçük çocuklar bütün aşamalarda yönlendirilmeye ihtiyaç duyacaklardır. Çocuklar, ailedeki önemli konularda anne-babalarına yardım etme şansını elde etmekten hoşlanırlar, onların fikirlerine saygı gösterilmelidir. Sorun çözmenin, her zaman doğru ya da yanlış cevapları içermeyen bir süreç olduğunu unutmamalısınız. Bu etkinlik hem çocuklarınızın duygusal zekasına katkıda bulunur, hem de aile içinde birlik ve dayanışma duygusu yaratır.

KONUŞMA BECERİLERİ

Psikolog David Guevremont, dikkat eksikliği bozukluğu (attention deficit diorder-ADD) olan çocuklarla yaptığı çalışmada bu çocukların çok konuşkan oldukları bilindiği halde, sözlü etkileşimleri başlatmakta zorluk çektiklerini ve diğer çocukların iletişimine tepki vermeye daha az yatkın olduklarını belirtiyor. Konuşma becerilerindeki zayıflık ve diğer sosyal becerilerindeki yetersizlik dolayısıyla, ADD bozukluğu olan çocukların % 50-60'ı, yaşıtları tarafından bir tür sosyal dışlanmayla karşılaşır; bu ise sosyal açıdan daha büyük zorluklara yol açacak olumsuz, saldırgan ve benmerkezci davranışlar sergilemelerini sağlar.

Guevremont, konuşma yeteneklerinde zayıflığın, özellikle çocuklar yeni arkadaş edinmeye çalıştıklarında ortaya çıktığını belirtiyor. Bu çocuklar, diğerlerinin etkinliklerine katılmak ister, ancak yanlış sosyal taktikler seçerler.

Çocuklara daha iyi konuşma becerilerini öğretmek için ne yapabilirsiniz?
Birçok ebeveyn için başlıca engel, konuşmak için zaman bulamamalarıdır. Bazı anne-babalar bunu düzenli olarak uyku vaktinde yapar, diğerleri en azından birkaç akşam yemeğinin telaşsız olmasını ve anlamlı sohbetlerle tamamlanmasını sağlar. Uzun yürüyüşler ya da arabayla bir gezinti baş başa konuşmak için iyi fırsatlar sağlayabilir. Anlamlı sohbetlerin özelliği, iki kişinin düşüncelerini ve hislerini, hatalarını ve başarısızlıklarını, sorunlarını ve çözümlerini, hedeflerini ve hayallerini gerçekçi bir şekilde dışa vurmasıdır.

DUYGUSAL ZEKA HAKKINDA HATIRLANMASI GEREKENLER

  • Çocuklara başkalarına ilgi göstermeyi öğretmek açısından, deneyimin yerine geçebilecek hiçbir şey yoktur; konuşmak yeterli değildir. Belirli duygusal zeka becerileri, özellikle de çocuğunuzun başkalarıyla olan ilişkilerinde gerekli olanlar, sadece duygusal beyne etkili bir biçimde öğretilebilir.
  • Düşünen beynin mantığı ve dili çocuğunuza değerleri öğretmek açısından önemli olsa da, çocuğunuzun davranışlarını başkalarına yardım ve ilgi edimlerine eşlik eden ait olma ve gurur gibi duygular kadar şekillendirmeyecektir.
  • Çocuklara küçük yaşta dürüstlüğün değerini öğretin ve onlar büyürken mesajlarınızda tutarlı olun. Çocukların dürüstlük anlayışı değişir ama sizinki değişmemelidir.
  • Çocuğunuzla ortaklaşa okuyacağınız kitaplar seçerek, güven kurma oyunları oynayarak ve mahremiyeti konusunda değişen ihtiyaçlarına anlayış göstererek, erken yaşlarda dürüstlüğü ve etik kurallarını sohbet konusu yapabilirsiniz.
  • Utanç ve suçluluk, duygusal "kötü adamlar" değildir. Yerinde kullanıldıkları zaman, anne-babaların çocuklarına ahlaki değerleri öğretebilmelerini sağlayan önemli yöntemlerdir.
  • Utanç ve suçluluğun uygun kullanımı çocuğunuzun mizacına bağlıdır ancak sizin bunları kullanmanız çocuğunuzun aile desteğiyle yeniden bütünleşmesini sağlayabilir.
  • Gerçekçi düşünme, kendini kandırmanın karşıtıdır.
  • Kitaplardan alarak ya da yaratarak okuduğunuz örnek öyküler büyük olasılıkla bu beceriyi öğretmenin en iyi yoludur.
  • Ayni şeyi siz de yaparsanız, çocuklarınız sorunları ve kaygıları hakkında gerçekçi bir biçimde düşünmeyi öğreneceklerdir. Acı verici olsa bile, gerçekleri çocuklarınızdan saklamayın.
  • Depresyona, diğer ruh hastalıklarına ve fiziksel sorunlara karşı bir aşılama yöntemi olarak çocuklara daha iyimser olmak öğretilebilir.
  • İyimserlik hem gerçekçi düşünceden, hem de yaşa uygun zorluklarla karşılaşıp bunlara hakim olma fırsatlarından kaynaklanır.
  • Ebeveynler çocukları ile ilişki tarzında daha iyimser olmalıdırlar. Çocuklar için en kolay öğrenme yolu, annesiyle babasının yaptıklarını ve söylediklerini gözlemlemektir.
  • Küçük çocuklar, sorun çözmeyi deneyim yoluyla öğrenirler. Sorunların üzerine atlayıp kendiniz çözmek yerine, onları çözmeye teşvik edin.
  • Aile toplantıları yoluyla ve kendi hayatınızda gerçek sorunları nasıl çözdüğünüzü çocuklarınıza göstererek, evinizde bir sorun çözme ortamı yaratın.
  • Sosyal beceriler öğretilebilir
  • Konuşma becerileri çocukların bireylerle olduğu kadar gruplarla da sosyal ilişki kurmasına yardımcı olur.
  • Konuşma becerileri arasında kişisel bilgileri paylaşmak, sorular sormak, ilgilendiğini ve benimsediğini göstermek de yer alır.

Kaynak:Lawrance E. Shapiro, Yüksek EQ'lu Bir Çocuk Yetiştirmek

0 yorum: